Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi, toplumsal katkı ve bilim iletişimi misyonu çerçevesinde hayata geçirdiği yeni projesiyle dikkat çekiyor. Her Çarşamba saat 20.00’de çevrimiçi olarak gerçekleştirilecek olan ve 8 hafta sürecek seminer dizisi, 19 Kasım 2025 tarihinde başladı. Katılımın tamamen ücretsiz olduğu ve programı eksiksiz takip edenlere “Dijital Katılım Sertifikası” nın verileceği seminer dizisi, eleştirel düşünmeden dijital görgü kurallarına, Türk dizilerinin sosyolojik okumasından bilinçli tüketiciliğe kadar geniş bir yelpazede uzman akademisyenleri halkla buluşturuyor.
Seminer dizinin ilk konusu eleştirel düşünme becerileri
Seminer dizisinin açılışını yapan Üsküdar Üniversitesi Yeni Medya ve İletişim (İngilizce) Bölüm Başkanı Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan, “Eleştirel Düşünme Becerileri: Zihnimizin Tuzaklarını Tanımak” başlıklı sunumunda, bilgi kirliliğinin yoğun olduğu günümüzde hayati bir önem taşıyan “Eleştirel Düşünme” kavramını derinlemesine ele aldı.
Doç. Dr. Pehlivan, bu kavramın sadece bir zeka göstergesi değil, öğrenilebilir ve geliştirilebilir bir beceri seti olduğunu belirterek, “Eleştirel düşünme, en basit tanımıyla insanın kendi düşüncesi üzerine düşünmesi ve bu eylem üzerine eleştirel bir bakış açısı kazanmasıdır. Yaşamımızın her alanında, kendi düşünce sistemlerimiz üzerine doğru akıl yürütme süreçlerine dayanan analizler yapabilmektir. Eleştirel Düşünme Derneği’nin de belirttiği gibi, bu bir eylem rehberidir. Gözlem, deneyim ve iletişim yoluyla edindiğimiz bilgileri etkin bir biçimde analiz etme yöntemidir. Ancak bu noktada kabul etmemiz gereken ilk gerçek şudur: İnsan düşüncesi kusurlu olmaya yatkındır.” dedi.
Kendi düşüncemiz zannettiğimiz fikirler aslında öğrenilmiş kabuller
İnsanların doğdukları andan itibaren aile, çevre, eğitim sistemi ve medya gibi unsurların etkisiyle şekillendiğini ifade eden Doç. Dr. Pehlivan, çoğu zaman kendi düşüncemiz zannettiğimiz fikirlerin aslında öğrenilmiş kabuller olduğunu söyledi.
Doç. Dr. Pehlivan, “Kültür, içine doğduğumuz andan itibaren gündelik yaşam pratiklerimizi belirler. Biz bunları sorgulamadan alışkanlığa dönüştürürüz. Eleştirel düşünür olabilmek için öncelikle bu içselleştirilmiş kabulleri fark etmemiz, otoritelerden bağımsız düşünebilmemiz ve kanıta dayalı karar verme mekanizmasını çalıştırmamız gerekir. Kendi kültürümüze, kendi düşünme sistemimize, kendi alışkanlıklarımıza eleştirel bir gözle, sorgulayıcı bir gözle bakabilmeyi başarmak, aynı zamanda şu da demek; kendi toplum ve kültürümüze ait olmayan ve yaşam pratikleri açısından bizden uzak olan toplum ve kültürleri ve bu kültürlerde yetişmiş olan insanları da anlayabilmek ve o kültürlere karşı da bir aslında anlayış ve nesnel bir bakış gerektirebilmek demek. Dolayısıyla aslında insanlar arasındaki din, dil, kültür gibi birtakım farklılıklar adil ve tarafsız düşünmemize engel olmamalı.” diye konuştu.
Rasyonel düşünmenin önündeki engeller Egosentrizm ve Sosyosentrizm
Doç. Dr. Pehlivan, rasyonel düşünmeyi engelleyen en temel iki eğilimin ‘Ben Merkezcilik’ (Egosentrizm) ve ‘Grup Merkezcilik’ (Sosyosentrizm) olduğunu, ben merkezciliğin, kişinin her koşulda kendi çıkarını ve haklılığını ön plana alma çabası olduğunu kaydederek, “İnsan, kendi inançlarını sürdürmek için bazen tutarsız ve irrasyonel davranabilir. Ben merkezci tavırda amaç, nesnel ve doğru bilgiye ulaşmak değil, kendi düşüncesini haklı çıkarmaktır. Bu yüzden kişi, kendisini doğrulayan kanıtları görürken, fikrini çürüten delilleri görmezden gelir.” şeklinde konuştu.
Grup merkezciliğin (Sosyosentrizm) ise toplumsal kutuplaşmaların temelinde yattığına dikkat çeken Doç. Dr. Pehlivan, “İçinde bulunduğumuz grup; bu bir millet, bir futbol takımı veya bir siyasi parti olabilir, bize neyin doğru neyin yanlış olduğunu dikte eder. Kendi grubumuzun hatalarını örtbas ederken, karşı grubun hatalarını mercek altına alırız. ‘Biz iyiyiz, onlar kötü’ kabulüyle hareket ederiz. Oysa eleştirel düşünce, ‘Başka bir toplumda doğsaydım aynı değerlere sahip olur muydum?’ sorusunu sorabilmeyi gerektirir” ifadelerini kullandı.
Bilimsel bilgi yanlışlanabilir olmalı
Bilimsel görünümlü ancak bilimsel temelden yoksun olan “Sahte Bilimler” (Pseudoscience) konusuna da değinen Doç. Dr. Pehlivan, astroloji, fal ve bazı spiritüel inançların işleyiş mekanizmalarını anlattı ve “Sahte bilimler, bilimsel olduklarını iddia ederler ancak hipotezlerini çürütülmeye karşı korumalı olarak kurarlar. Oysa bilimsel bilgi yanlışlanabilir olmalıdır. ‘Evrenden iste, olsun’ gibi yaklaşımlarda, istediğiniz gerçekleşmediğinde ‘Yeterince istemedin’ denilerek suç bireye atılır. Bu döngüsel bir mantık hatasıdır.” dedi.
İnsanların fallarda veya burç yorumlarında kendilerini bulmalarının sebebinin “Barnum Etkisi” olduğunu dile getiren Doç. Dr. Pehlivan, “Size ‘Dışarıdan sert görünüyorsunuz ama içiniz çok duygusal’ dendiğinde bunu kabul edersiniz. Çünkü bu, hemen herkes için geçerli olabilecek genel bir ifadedir. İnsanlar belirsizlikten hoşlanmaz ve anlam bulmaya isteklidir. Bu yüzden gerçekleşen tek bir tahmini hatırlar, gerçekleşmeyen otuz tahmini unuturuz. Buna da ‘Seçici Düşünme’ diyoruz” şeklinde konuştu.
Mantık hatası taşıyan akıl yürütmeleri neler?
Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan, eleştirel düşünme disiplininin en önemli başlıklarından biri olan mantık hatalarını (logical fallacies) ele alarak, “Yanlış akıl yürütme süreçleri, argüman oluştururken, bir fikri savunurken, bir sav ortaya atarken yaptığımız mantıksal yanılgıların genel adıdır. Doğru olarak gerekçelendirilmemiş, doğru öncüller üzerine kurulmamış veya hatalı ya da eksik bir akıl yürütmeyle şekillenmiş argümanlar bu başlık altında değerlendiriliyor. Bu mantık hatası taşıyan akıl yürütmelerin bazı türleri hem günlük hayatımızda hem de medyada, siyasette çok fazla karşımıza çıktığı için belirli isimlerle adlandırılmış ve tanımlanmışlar.” diye konuştu.
Doç. Dr. Pehlivan, konuşmasında en yaygın görülen yanlış akıl yürütme biçimlerini şu başlıklar altında detaylandırdı:
Fikri değil, kişiliği hedef almak: “Ad Hominem”
Tartışmalarda en sık karşılaşılan hatalardan birinin kişiyi karalama olduğunu belirten Doç. Dr. Pehlivan, “Ad Hominem, bir insanın fikirlerini, bakış açısını, o insanın kişiliğine ya da sahip olduğu karakter özelliklerine saldırarak eleştirmeye çalışmayı ifade eder. Karşıdaki kişinin fikrini yanlışlamaya çalışırken doğru gerekçeler sunmak yerine, o fikirle ilgisiz olan ama o kişinin kişiliğine saldırı içeren argümanlar kullanmaktır. Örneğin, yabancı bir ekonomi profesörü ülkemiz ekonomisi ile ilgili bir yorum yapmış olsun. Birisi, ‘O profesörün görüşleri çok saçma çünkü o bir yabancı’ derse, bu Ad Hominem olur.” ifadesinde bulundu.
Sözleri çarpıtmak: “Çöp Adam (Straw Man) yanılgısı”
Karşı tarafın argümanını zayıflatmak için sözlerinin kasten çarpıtılmasına “Çöp Adam” yanılgısı dendiğini ifade eden Doç. Dr. Pehlivan, “Burada karşı tarafın argümanını karikatürize ederek ve abartılı yorumlar kullanarak saptırmaktan bahsediyoruz. O fikri çarpıtmak ve saldırıya daha açık hale getirmek anlamına geliyor. Örneğin birisi, ‘Sosyal medya dikkat süresini kısaltıyor’ dediğinde, karşı taraf ‘Ne yapalım yani hiç sosyal medya kullanmayalım mı? Teknolojiden tamamen uzak mı duralım, mağaraya mı dönelim?’ cevabını veriyorsa bu bir Çöp Adam yanılgısıdır. Çünkü ilk kişi teknolojiyi reddetmeyi önermemiş, sadece bir gözlemi aktarmıştır.” dedi.
Sıralamayı nedensellik sanmak: “Post Hoc”
Olayların oluş sırasının her zaman bir neden-sonuç ilişkisi doğurmadığına dikkat çeken Doç. Dr. Pehlivan, “Post Hoc” yanılgısını şu sözlerle anlattı:
“Bu, zamansal olarak ardışık olan iki olay arasında, sadece biri daha önce diğeri daha sonra gerçekleştiği için nedensel bir ilişki varmış gibi davranmaktır. Sonradan olan, daima öncekinin sonucudur şeklindeki yanlış inançtır. Oysa her şey bir şeyden sonra olur. Her sabah evden çıktığımda karşıdaki okulun zili çalıyor olabilir. Ama okulun zilinin çalması ben dışarı çıktığım için gerçekleşmiyor.”
Küçük örneklerden büyük genellemeler
Bilimsel geçerliliği olmayan az sayıda örnekle genelleme yapmanın tehlikelerine değinen Doç. Dr. Pehlivan, “Burada savunulan bir iddianın desteklenmesi için az sayıda örnek üzerinden istatistiksel sonuçlara ulaşma söz konusudur. Örneğin, ‘Bizim ailede herkes çok tatlı yer ama kimse şeker hastası olmadı, o yüzden tatlının şeker hastalığı yaptığına inanmıyorum’ demek, küçük sayılarla istatistik hatasıdır. Sadece bizim ailemiz veya arkadaş çevremiz toplumun genelini temsil etmeyebilir. Bu tür genellemeler genellikle yanlış çıkar.” diye konuştu.
Doğada var olan durumların toplumsal ahlak veya doğruluk için mutlak bir ölçüt olamayacağını da vurgulayan Doç. Dr. Pehlivan, “Bir şeyin doğal olduğu için iyi ve geçerli olduğunu öne sürmek, hatalı bir akıl yürütmedir. Doğadaki olgular bize iyi, doğru veya ahlaki olanı vermez; değer içermezler. Örneğin, bebeğin ilk besini anne tarafından karşılanıyor diye çocuk bakımının her zaman ve sadece annenin sorumluluğunda olması gerektiği iddiası, biyolojik bir olgudan değer çıkarmaya çalışmaktır. Doğada hayvanların yaşam biçimlerini aynen alıp insan yaşamına uygulayamayız. Ayrıca doğal olan her şey insana iyi gelmez; doğada zehirli bitkiler de vardır.” dedi.
Korelasyon ile nedensellik aynı şey değil
İstatistiksel verilerin yorumlanmasında sıkça yapılan hatalardan biri olan korelasyon ve nedensellik karmaşasına da değinen Doç. Dr. Pehlivan, “İki değişken arasında korelasyon (ilişki) var diye her zaman neden-sonuç ilişkisi olduğunu düşünemeyiz. ” şeklinde konuştu.
Doç. Dr. Pehlivan, bir fikri sadece bir otorite söylediği için veya çoğunluk yaptığı için doğru kabul etmenin de birer mantık hatası olduğunu belirterek, “Herhangi bir alanda otorite sahibi bir kişinin ifade ettikleri, tek başına bir fikrin doğruluğunu kanıtlamak için yeterli değildir. ‘Çoğunluk yapıyorsa doğrudur’ yanılgısı da tehlikelidir. Bir şeyi çoğunluğun yapıyor olması, onun doğru veya etik olduğunu göstermez.” ifadesinde bulundu.
Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan, sunumunun son bölümünde günlük hayatta ve tartışmalarda sıkça düşülen “İspat Yükü / Cehalete Başvurma” ve “Döngüsel Nedensellik” yanılgılarını da işaret ederek, “İspat Yükü ve Cehalete Başvurma” (Appeal to Ignorance) olarak adlandırılan yanılgının, henüz kanıtlanmamış bir konunun, tersi ispatlanamadığı için doğru kabul edilmesi durumu olduğunu, “Döngüsel Nedensellik” (Circular Reasoning) yanılgısının da bir argümanın doğruluğunu, yine o argümanın kendisine dayandırarak ispatlamaya çalışmak olduğunu sözlerini tamamladı.
Seminer Dizisi 8 Hafta Sürecek
Programın ilerleyen haftalarında ele alınacak öne çıkan başlıklar ve konuşmacılar ise şöyle:
“3 Aralık Çarşamba 2025 tarihinde Radyo, Televizyon ve Sinema Bölüm Başkanı Doç. Dr. Esennur Sirer, ‘Türk Dizilerini Okumak: Kültür ve Temsiller’ başlıklı seminerinde, Türk dizi sektörünün kültürel kimlik oluşumundaki rolünü ve uluslararası pazardaki ekonomik etkilerini değerlendirecek. İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Gül Esra Atalay, 17 Aralık Çarşamba 2025’teki sunumunda, dijital çağda saygılı ve etik iletişimin temelleri olan Netiket’i ele alacak; siber zorbalık ve çevrimiçi çatışmaların önüne geçmenin yollarını tartışacak. 24 Aralık Çarşamba 2025’te Doç. Dr. Özge Uğurlu Akbaş, ‘Etkili İletişim’ semineriyle beden dili, empati kurma ve çatışma çözümü becerileri üzerinden kişisel markayı geliştirme yöntemlerini aktaracak. Reklamcılık Bölüm Başkanı Prof. Dr. Özgül Dağlı, 7 Ocak Çarşamba 2026’da ‘Bilinçli Tüketici Olmak’ başlığı altında, 502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun çerçevesinde tüketicilerin haklarını ve mantıklı alışverişin püf noktalarını paylaşacak.”
Görsel sanat ve kent kültürü inceleniyor
Seminer dizisinde medya ve iletişim alanının farklı disiplinlerine de yer veriliyor. 21 Ocak 2026’da Görsel İletişim Tasarımı Bölüm Başkanı Prof. Dr. And Algül ile “Tasarım Okumaları” seminerinde, reklam görselleri üzerinden vaka analizleri yaparak tasarımların toplumsal bilinç ve algı üzerindeki etkilerini inceleyecek. 4 Şubat 2026 tarihinde ise Çizgi Film ve Animasyon Bölüm Başkanı Doç. Dr. Cem Tutar, “Kent Okumaları: Kentsel Mekân ve Mahalle Kültürü” semineriyle, kentsel dönüşüm süreçleri çerçevesinde değişen mahalle yaşantısını ve mekân-insan ilişkisini ele alacak.
Seminerler dizisi, 11 Şubat 2025’te Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan’ın sunacağı “Yurttaş Haberciliği” semineriyle sona erecek. Prof. Dr. İrvan, dijital teknolojilerle haber üretimine katılan yurttaşların rolünü, bu olgunun etik ilkelerini ve geleneksel gazetecilikten farklarını açıklayacak.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı




